Anadolu Selçukluları’nda Çini Sanatı
Pişmiş toprak yapı malzemesinin, yani genellikle tuğlanın yüzünü dekoratif, belki de koruyucu nedenlerle sırlamak Mezopotamya’da Sümer uygarlığına dayanan eski bir tekniktir. Babil’de büyük duvar yüzeyleri sırlı tuğla ile kaplanıyordu. Abbasiler çağında bu teknik yeniden canlanmış ve özellikle 12. yüzyıldan sonra, Türklerin hakim oldukları bölgelerde büyük gelişme göstermiştir.
Çini yapımı ve çiniyi mimari malzeme olarak kullanma Anadolu’ya İran’dan gelmiştir. 13. yüzyılda sırlı pişmiş toprak malzeme ile yapılan her çeşit dekorasyon büyük bir gelişme gösteriyor. Bu dekorasyonun bazen yapının bütün duvarlarını kapladığını ve onda mozaikle kaplı Bizans yapıları gibi ağırlığından uzaklaşmış bir renk atmosferi yarattığını görüyoruz. Konya’da Karatay Medresesi’nin ve Tokat’ta Gök Medrese’nin kalan dekorasyonları bu konuda eksik de olsa bir fikir veriyor. Özellikle 1251 tarihli Karatay Medresesi, çini ve mozaik çini karışık dekorasyonu, kabartma tekniğindeki çinileri, zengin renk sıkalası ile en iyi korunmuş örneklerinden biridir.
13. yüzyıl Selçuklu mimarisinde, özellikle medreselerin dekorasyonunda, mozaik çini kullanılmıştır. Bu gelişmenin ilk aşamasını Azerbaycan’da yapmış olan bu teknik, Anadolu’da İran’dan daha erken bir gelişme göstermişe benzemektedir. Sivas’ta 1218 tarihli Keykavus Şifaiyesi, bu süsleme tekniklerinin en güzel örneklerinden birirdir.