Resimde Sürrealizm, Sürrealist Resim
Sürrealist adıyla ortaya çıkan sanatçılar birçok modern ressamın resimdeki biçimsel niteliklere verdiği önemin aksine, resmin konusuna, anlattığı şeye önem vermişlerdir. Sürrealist resmin, düş türünden anlamsız bir hikayeyi anlatmasını ve seyircide şaşkınlık yaratacak, onu sarsacak bir etkinlikte olmasını isterler.
Sürrealistler geçmişteki bazı sanatçılara da bağlanmışlardır. Sözgelişi, Hieronymus Bosch, Guiseppe Arcimboldi gibi resim sanatına büyük ölçüde resim düşsel fanteziyi sokmuş olan ressamları, Rimbaud, Marquis de Sade, Lewis Carrol, Lautreamont gibi edebi kuralları zorlamış, engin fanteziler ile ün yapmış yazarları kendi habercileri saymışlardır. Bunların yanısıra modern çağın ünlü naif resim ustası Henri Rousseau da Sürrealistlerin babalarından biri sayılmıştır.
Birbiriyle ilgisiz görünen biçim ve nesneleri biraraya getirmek, bir bütün içinde sunmak, bunları bazen perspektif bir derinlik içine yerleştirmek yada düz bir yüzeyde şaşırtıcı bir biçimde toplamak, Sürrealistlerin belli başlı eğilimlerindendir. İlkel toplumların sanatı, büyüsel nedenlerle bu açıdan zengin görünüşte olduğu için, Sürrealistler bu ilkel sanat dünyalarından, öellikle okyanus adalarının sanatından çok etkilenmişlerdir. Birbiriyle ilgisiz nesneleri bir bütün içinde toplamak, bu nesnelerin birbirlerinin niteliklerine dönüşmesini sağlayacaktır. Bu, Sürrealizmin metamorfik biçim değiştiren niteliğidir. Bu nitelikte eserler Ernst (1891-1976), Arp (1887-1966), Picasso, Duchamp (1887-1968), Klee (1879-1940), Miro (1893-1983), Masson (1896-1987), Delwaux gibi ressamların çalışmaları arasında görülür. Özellikle Yves Tanguy (1900-1955)’nün eserlerinde benzer biçimler, bir çöl mekanı içinde fantastik bir dünyanın yaratıklarıymışcasına engin bir hayali yansıtırlar.(resim 1)
Resimdeki modern gerçeküstücü akımı değerlendirmedeki güçlük anlaşılabilir. Resmin bizi düşünceye yönelten ve ağır ağır anlamaya başladığımız bir şey olduğunu hissedebiliriz; bu, onun şaşırtıcılığından değil, gücündendir. Gerçeküstücü tekniğin, bir öyküyü anlatması veya ahlaksal bir olguyu vurgulamasıyla, kendine amaç olarak kullanımı arasında fark vardır.
Sürrealist sanatın dünyası, bilinçaltının karanlık dünyasıdır. Donuk bir ışık altında uzayıp giden boşluklar, ölü kentler, kararmış ağaç kütükleri, fosilleşmiş kuşlar, teller, hurda yığınları, makine insanlar, manken ve heykeller sürrealist resimlerde en çok rastlanan motiflerdir. Bilinçaltı öğretisine ve psikoanaliz incelemelerine yabancı olmayan biri, bu motifleri sürekli bir gerilim içinde yaşayan günümüz insanının korkulu rüyaları olarak yorumlayacaktır. Sürrealistler bilinçaltı dünyasını sanata yansıtırken, geleneksel sanatın biçim-dilini değiştirmeyi gereksinmezler. Hatta böyle bir değişikliğe karşı çıkarlar. Çünkü bilinçaltı dünyasının, bilinçli bir sanat etkinliğiyle değil, akıl ve iradenin işe karışmadığı bir otomatizm içinde ortaya çıkabileceğine inanırlar. Sanatçının abartılan yaratma gücü, Max Ernst’e göre “bir masal, yaratma mitosunun duygusal bir kalıntısı”dır. Dali ise sanatın “her türlü modernizm”e karşı korunması gerektiği kanısındadır. Metafizik resmin öncüsü Chirico da bu düşünceyi onunla paylaşır ve günümüz sanatçılarına, eski ustalarının yolundan şaşmamalarını söyler. Bu sanatçıların tutucu yanları ilk bakışta yapıtlarından belli olur. Bilinçaltı makenizmasının ürünü olduğunu söyledikleri bu yapıtlar, mantık dışı, olmayacak çağrışımlarla dolu oldukları halde, Rönesans sanatçılarını anımsatan şaşmaz bir el ustalığı gösterirler.