Klasik Türk İslam SanatıSanat Tarihi

Türk Halı – Kilim Sanatının Özellikleri

Türk Halı Sanatının Tarihsel Gelişimi

Halı; yere veya mobilya üstüne sermek, duvara süs olarak asmak için yapılan örme ya da düğümlü, çeşitli büyüklükteki örtüdür. Dik, yatık veya bir duvara dayalı şekilde kurulmuş tezgâhlarda dokunur. El dokuma halı Orta Asya’da Türklerin bulunduğu bölgelerde ortaya çıkmış ve Türkler tarafından geliştirilmiş bir sanattır. İlk dokumalarda renkli yün iplikler düğümlenerek hayvan postunu taklit eden halılar meydana getirilmiş, zamanla bunlardan asıl halılar oluşturulmuştur. Türk halılarında geleneksel olarak Gördes (Türk) düğümü kullanılırken Osmanlı saray halılarında Sine (İran) adı verilen düğüm kullanılmıştır.

Bugüne kadar bilinen en eski Türk halısı, Beşinci Pazırık Kurganı’nda yapılan kazılarda bulunmuştur. Bu halının Hunlara ait olduğu ve MÖ 3-2. yüzyıllarda yapıldığı kabul edilmektedir. Pazırık Halısı’nın Türk düğümü tekniği ile yapılmış olması, Türk halı sanatının geleneksel tekniğinin çok eski bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Türk kavimleri, Anadolu’ya göç ederken halıyı ve halı dokuma tekniklerini de beraberlerinde getirmişlerdir. Anadolu’da Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde büyük gelişme gösteren Türk halılarında ipler çeşitli bitkilerin yapraklarından, meyvelerinden veya köklerinden çıkarılan kök boyalarla boyanmıştır.

Selçuklu Dönemi Halı Sanatı

11. yüzyıldan itibaren Horasan’dan gelerek İran’a egemen olan Selçuklular, düğümlü halı tekniğini tüm Yakın Doğu’ya tanıtmışlardır. Ancak Selçukluların İran’da egemen oldukları dönemden günümüze halı örnekleri kalmamıştır. Halıcılık, Anadolu’ya 11. yüzyılın sonlarına doğru Selçuklu Türkleri ile birlikte girmiştir. Bu dönemde, Anadolu Türk halıcılığının merkezi ve Selçukluların başkenti olan Konya’nın yanında, Kayseri, Sivas, Aksaray gibi şehirlerde de dönemin en güzel halıları dokunmuştur.

Selçuklu halılarından çok azı günümüze ulaşabilmiştir. Konya Alaaddin Camii’nde bulunan ve günümüzde İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesinde sergilenen üç tanesi bütün, beş tanesi parça hâlde olan halılar, Selçuklu halılarının en özgün örneklerindendir. Anadolu Selçuklularından kalma ve parça hâlindeki üç halı ise Beyşehir Eşrefoğlu Camii’nde bulunarak Konya Mevlana Müzesine getirilmiştir. Ayrıca Fustat (Kahire) şehri harabelerinde yapılan kazılarda bulunan Selçuklu halılarının Konya’da dokunarak Fustat Camii’ne gönderildiği anlaşılmıştır. Bu halıların tamamı Gördes düğümü ile dokunmuştur. Renk ve dekor bakımından son derece zengin olan bu halıların bordürleri genellikle kûfi yazılarla süslenmiştir.

Osmanlı Dönemi Halı Sanatı

Türk halı sanatında 14. yüzyılın başından itibaren, Selçuklu halılarındaki geometrik motifler ve kûfi yazılı kenar şeritleri yanında stilize hayvan figürlerinin de motif olarak kullanılmaya başlandığı görülür. 15. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise, hayvan figürlerinin yerini geometrik ve soyut bitkisel motifler almış, kare ya da dikdörtgen içine yerleştirilen sekizgen ve baklava motifleri sıkça kullanılmaya başlanmıştır. İlk dönem Osmanlı halıları diyebileceğimiz bu örnekler, önce İtalyan ressamların tablolarında görülmesine rağmen, halı literatürüne Alman Ressam Holbein’in adıyla geçmiştir.

16 ve 17. yüzyıl Türk halı sanatının klasik dönemi olarak kabul edilir. Selçuklu halılarının sağlam geometrik motifleriyle oluşan ilk parlak döneminin yerini, 16. yüzyılda madalyon motifi ve çeşitli zengin bitkisel kompozisyonların olduğu ikinci bir parlak dönem almıştır. Bu motifler, Türk halı sanatına yepyeni bir zenginlik kazandırmıştır. Dönemin halıları iki grupta toplanır: Uşak ve Osmanlı Saray halıları.

Uşak Halıları

Osmanlı halı sanatının 16. yüzyılda en önemli merkezi olan Uşak’ta Gördes düğümü ile yünden dokunmuş olan Uşak halıları “madalyonlu”, “yıldızlı” ve “kuşlu” olmak üzere üç gruba ayrılır. Kitap ciltlerinden esinlenerek oluşturulan madalyonlu halıların ortası daima tam bir madalyonla belirtilmiştir. 10 metre uzunluğa kadar ulaşan bu halılar dönemin saray, konak ve büyük camilerinin donatılmasında önemli yer tutmuştur. Bu halılar varlıklarını, çeşitli modellerle 18. yüzyıl sonuna kadar sürdürmüştür.

Madalyonların yıldız şeklini almasıyla Yıldızlı Uşak halıları meydana gelmiştir. Yıldızlı Uşak halıları orta boy halılardır. Dört metreden daha uzun olanları pek azdır. Bu halılar, daima kırmızı zemin üzerine lacivert yıldızlar ve küçük baklavalardan oluşan bir kompozisyona sahiptir. Uşak halıları 16. yüzyıldan 18. yüzyıl sonuna kadar uzun bir süre Anadolu halılarının ikinci parlak devrini meydana getirmiştir.

Beyaz zeminli Uşak halılarından bir grup, Kuşlu halılar adıyla tanınmaktadır. Örneği meydana getiren şekillerin ilk bakışta kuşu andırması yüzünden bu ismi almıştır.

Osmanlı Saray Halıları

16.yüzyılın ikinci yarısında yaprak ve çiçek dekorlu saray halıları ortaya çıkmıştır. Geleneksel Türk halılarından farklı olarak Osmanlı saray halıları, Sine düğümü ile yapılmıştır. Bunun nedeni zengin bitkisel motiflerin bu teknikle daha kolay işlenebilmesidir. Düğümleri yün ve pamuktan olan bu halılarda, ipek düğüm kullanılmamaktadır. Osmanlı saray halılarında kesintisiz, tek parça zemin deseni esastır. Madalyon motifi ikinci derecede önemlidir. Bu dönemde halılar, Osmanlı saray üslubunu oluşturan saray nakkaşlarının çizdikleri desenlere göre yapılmıştır. Bu halılar 18.yüzyıla kadar tutarlı bir üslupla yapılmış, daha sonra inceliklerini yitirmelerine rağmen 19. yüzyılda da varlıklarını sürdürmüştür.

Türk halı sanatı içinde önemli bir yeri olan seccadelerin ilk örnekleri 15.yüzyılda görülmektedir. İlk seccadelerde mihrap nişi yan yana sıralanmaktadır. Bu seccadelerin en görkemli örnekleri olan 16. yüzyıl Uşak seccadelerinde ise mihrap nişi daha kıvrımlıdır. Nişin tepesine bir kandil motifi konulmuş, ayakların basacağı yerler belirtilmiştir. Mihrap nişi köşelerinde ve kenar şeritlerinde saray seccadelerinden gelen lale, sümbül ve karanfil gibi bitkisel motifler, çiçek açmış bahar dalları yer almaktadır. 17. yüzyıldan itibaren Uşak seccadelerinin yerini alan Gördes seccadelerinde kandil motifi yerini ibrik ya da çiçek demetine bırakmıştır. Zaman içinde kullanılan renk tonları ve desenlerin farklılaşmasıyla Kula, Lâdik, Milas, Bergama ve Konya seccadeleri Türk halı sanatı içinde önemli bir yere sahip olmuştur.

 

Kaynak: Sanat Tarihi, MEB, 2018.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu