Önemli Türk Ressamlar Kimlerdir?
Şeker Ahmet Paşa (1841-1907)
Şeker Ahmet Paşa, çağdaş Türk resim sanatının en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Harbiye Mektebinde aldığı anatomi ve perspektif dersleri ile resim yeteneğini geliştirmiştir. Resme olan ilgisinden dolayı Sultan Abdülaziz tarafından Paris’e gönderilmiş, burada birçok ünlü ressamın atölyesinde çalışma imkânı bulmuştur. Yaşadığı yıllarda siyasal ve sosyal açıdan pek çok olay gerçekleşmiş olmasına karşın sanatçı, eserlerinde bu tür olayları ele almamış, bir gözlemci olarak bakışlarını doğaya çevirmiş ve natürmort çalışmaları ile ünlenmiştir. Natürmortlarında ve peyzajlarında nesneler üzerine düşen ışık ve gölgeyi gerçekçi bir biçimde yansıtmıştır. İstanbul’da gerçek anlamda ilk resim sergisi 27 Nisan 1873’te onun çabalarıyla açılmıştır. Başlıca eserleri; Karpuz Dilimli ve Üzümlü Natürmort, Ağaçlar Arasında Karaca, Manolya ve Meyveler, Talim Yapan Erler, Manzara, Tepe Üzerindeki Kale’dir.
Osman Hamdi Bey (1842-1910)
Çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusu ve ilk Türk arkeoloğu kabul edilen Osman Hamdi Bey, Sayda Kral Mezarlığı (Lübnan) kazısı sırasında (1887-1888) dünyaca ünlü İskender Lahdi’ni bulmuş ve ülkemize getirmiştir. İstanbul Arkeoloji Müzesini kurmuş, müzenin dünyanın sayılı müzelerinden biri olmasını sağlamıştır. Ayrıca Sanayii Nefise (Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi) kurucusu olan ressam Türk resminde Batılı anlamda figürlü kompozisyon kullanan ilk sanatçıdır. Eserlerinden bazıları: İki Müzisyen Kız, Naile Hanım Portresi, Feraceli Kadınlar, Kaplumbağa Terbiyecisi, Şehzade Türbesinde Derviş, Silah Taciri’dir.
İbrahim Çallı (1882-1960)
Osmanlı Ressamlar Cemiyetinin üyeleri arasında yer alan İbrahim Çallı, sayısız öğrenci yetiştirdiği Sanayi-i Nefise Mektebinde hocalık yapmıştır. İbrahim Çallı, Türk resim sanatına getirdiği yenilikler yanında atak kişiliği, öğrencilerine sanat aşkı aşılaması, resim sanatını geniş halk kesimlerine yayma çabası nedeniyle “14 Kuşağı” ressamlarının öncüsü olarak kabul edilmektedir. Resimlerinde desenden çok renge önem vermiştir. Konu olarak manzara, portre, natürmort, tarihten ve günlük yaşamdan kesitleri seçmiştir. 1923’ten sonra Millî Mücadele’yi ve inkılapları konu alan resimler yapmıştır. Sanatçının önemli eserleri arasında; Mevleviler, Manolyalar, İstiklâl Savaşı’nda Zeybekler, Mor Salkımlar, Moda’da Deniz Banyosu, Gül Koklayan Kadın sayılabilir
Hikmet Onat (1882-1977)
Sanayi-i Nefise Mektebinde resim çalışmalarına başlayan Hikmet Onat, İstanbul’un değişik semtlerinin resimlerini yapmış, bu nedenle resim tarihimizde İstanbul portrecisi olarak yer almıştır. Doğa resimleri yapan sanatçının çalışmalarında deniz, yelkenliler, balıkçı kayıkları ve sandallar sık sık yer almıştır. Önemli eserleri arasında; Siperde Mektup Okuyan Askerler, Salacak’ta Kayıklar ve Kız Kulesi, Manolyalar, Balıkçı Tekneleri, Topkapı Sarayı, Üsküdar’dan Manzara sayılabilir.
Nazmi Ziya Güran (1881-1937)
14 Kuşağı’nın en önemli temsilcilerinden ve Türk resim sanatının en başarılı empresyonist ressamlarındandır. 1902’de Sanayi-i Nefise Mektebine girmiş, buradaki eğitiminin ardından 1908’de Paris’e gitmiş, I. Dünya Savaşı yıllarında yurda dönmüştür. Nazmi Ziya, bir güneş ressamıdır. Resimlerinin konusunu özenle seçen sanatçı, günün çeşitli saatlerinde güneşe dair desenler çizmiştir. Nazmi Ziya’nın asıl başarısı İstanbul resimlerinde görülür. Boğaz’ın mavi suları, Karacaahmet Mezarlığı’ndan servi kümeleri, Çamlıca’dan ağaçlar, mahalle kahveleriyle Nazmi Ziya, tam bir İstanbul portrecisidir. Sıcak ve soğuk renklerin sistemli kullanımı, sanatçının hemen hemen bütün eserlerinde görülür. Eserlerinden bazıları; Karacaahmet, Yelkenliler, Koç Kahvesi’dir.
Feyhaman Duran (1886-1970)
Türk resim tarihinde portreleriyle ünlü olan sanatçı Galatasaray Lisesinde eğitim gördüğü yıllarda resim yapmaya başlamış, 1911 yılında resim eğitimi için Paris’e gönderilmiştir. 1. Dünya Savaşı nedeniyle yurda dönmüş ve Sanayi-i Nefise Mektebinde kız öğrencilere ders vermiştir. Özellikle Atatürk ve İnönü portreleriyle tanınan ünlü ressam, kimi eserlerini de fotoğraftan çalışarak yapmıştır. Portrenin yanı sıra manzara ve natürmort eserleri de vardır. Hoca Ali Rıza’nın Portresi, Ressamlar Grubu, Ayvalı Natürmort, İstanbul Limanı ve Meyveler eserlerinden bazılarıdır.
Hüseyin Avni Lifij (1886-1927)
Sanayi-i Nefise Mektebinde resim öğrenimi gördükten sonra Şehzade Abdülmecit tarafından Avrupa’ya gönderilmiştir. 1912′de Türkiye’ye döndükten sonra kahramanlık konularını işleyen resimler yapmıştır.
Akşam ışıkları içinde resimlediği manzaralarında, ışığın bir anlık değişimini, renkleri ustaca kullanarak yansıtmıştır. Işığı renklere ayrıştırmasıyla izlenimciliğe yaklaşmış; büyük figürlü, süslemeci nitelikte çalışmalarında daha çok simgeci bir yaklaşımı benimsemiştir. Eserlerinden bazıları; Peyzaj, İstanbul’da Sabah ve Kağnılı Yolculuk’tur.
Namık İsmail (1890-1935)
Galatasaray Lisesinde okurken resim çalışmalarına başlamış, daha sonra Sanayi-i Nefise Mektebini bitirmiş ve ailesi tarafından Fransa’ya gönderilmiştir. Yurda dönünce I. Dünya Savaşı yıllarında savaş resimleri çizmiş, 1928’de Güzel Sanatlar Akademisine müdür olarak atanmıştır. Namık İsmail desen çizimi, renkleri kullanma biçimi ve değişik ögeleri resimlerine yerleştirmedeki ustalığı ile kompozisyon ressamı olarak tanımlanmıştır. Lale Devri, Tifüs Girdabı ve Harman en tanınmış eserleridir.
Cemal Tollu (1899-1968)
Sanayi-i Nefisedeki eğitiminin ardından Almanya’da Hoffman Atölyesinde eğitimine devam etmiştir. Paris ve Londra’da “Çağdaş Türk Sanatı” sergilerine katıldıktan sonra 1947’de İstanbul’da ilk önemli sergisini açmıştır. Cemal Tollu, Güzel Sanatlar Akademisinde çalışırken İbrahim Çallı’dan etkilenmekle beraber daha sonra yanlarında öğrenim gördüğü Lhote ve Leger gibi kübist ressamların tesirinde kalmıştır. Bu etkileri yerel kültür değerleriyle kaynaştırmasıyla Türk resim sanatında önemli bir yere sahip olmuştur. Sanatçının önemli eserleri arasında; Koza Han, Kasaplar, Balerin, Kurban, Toprak Ana ve Keçili Kompozisyon sayılabilir.
Nurullah Berk (1906-1981)
1920-1924 yılları arasında Sanayi-i Nefise Mektebinde Hikmet Onat ve İbrahim Çallı atölyelerinde sanat öğrenimi görmüş, 1924-1928 yılları arasında Paris Güzel Sanatlar Okulunda çalışmalarını sürdürmüştür. Lhote ve Leger atölyelerine devam ederken bu sanatçıların resimde savundukları desen, kütle ve hacim yaratma anlayışlarını benimsemiş, bu anlayışları Türk resmine getirmeyi amaçlamıştır.
1950’lerin sonunda Türk resminde Doğu-Batı birleşiminin gerekliliğini savunarak yazma minyatürleri incelemiş, bunları Batılı tekniklerle biçimlendirmeye çalışmıştır. Türkiye’de geometrik-figüratif resim anlayışının ilk temsilcilerinden olmuştur. İskâmbil Kâğıtlı Natürmort, Testili Kadın, İncir Dalında Beyaz Güvercinler, Gergef İşleyen Kadın, Tayyareciler, Ütü Yapan Kadınlar, Dikiş Diken Kadınlar eserlerinden bazılarıdır.
Zeki Faik İzer (1905-1988)
1923’te Sanayi-i Nefiseye girmiş burada Çallı’nın öğrencisi olmuştur. 1928-1932 yılları arasında Paris’te sanat öğrenimine devam etmiştir. 1960’lara kadar figüratif resimleri ile bilinen sanatçı, bu tarihten sonra soyut resimler yapmıştır. En önemli eserleri; İnkılap Yolunda, Dolmabahçe’den, Büyük Balık, Akdeniz Mitolojisi’dir.
Abidin Dino (1913-1993)
Çağdaş Türk resminin öncülerinden olan Abidin Dino, aynı zamanda bir yazar ve siyasetçidir. Sanata olan ilgisi nedeniyle öğrenimini yarıda bırakıp, resim, karikatür ve yazı alanlarında kendini geliştirmiştir. Sanatçı arkadaşlarıyla 1933’te D Grubu’nu, 1941’de Yeniler Grubu’nu oluşturmuştur. Başlangıçta Picasso’nun etkisinde kalan sanatçı, daha sonraları yapıtlarında özgün ve yerel bir senteze ulaşmıştır. Çizgi ve desenlerin ön plana çıktığı resimlerinde işçi ve köylü tiplerini özgün bir üslupla işlemiştir. İşkence, Atom Korkusu, Savaş ve Barış, Dört Kent, Dağ-Deniz, Yörük Kadını gibi pek çok tanınmış eseri vardır.
Avni Arbaş (1919-2003)
Güzel Sanatlar Akademisinde Leopold Levy’den resim dersleri almıştır. Soyut resmi dekoratif planda kabul etmiş, konularını doğadan seçerek peyzaj, natürmort ve portre üzerine çalışmıştır. Mustafa Kemal portrelerinin yanı sıra, İstanbul ve Boğaz konulu eserler üretmiştir. Eserlerinden bazıları; Vazoda Çiçekler, Manzara, Atlı Mustafa Kemal, Kadın Portresi’dir.
Nuri İyem (1915-2005)
Öğrenimini Güzel Sanatlar Akademisinde Nazmi Ziya, Hikmet Onat, İbrahim Çallı ve Leopold Levy Atölyelerinde tamamlamış, toplumsal gerçekçi sanat anlayışını savunmuştur.
Sanatçı, Anadolu insanını portre ve figürlerle tanıtmakla birlikte 1950’li yıllardan sonra soyut resimler de yapmıştır. Akademi’den, Nalbant, Natürmort, Kilim Motifleri, Çeşme Başı, Çiçekli Figür eserlerinden bazılarıdır.
Orhan Peker (1927-1978)
Onlar Grubu’nun en etkili üyesidir. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Atölyesinde sanat eğitimi görmüştür. Viyana ve Paris’e gitmiş, Almanya’da taş baskı resimlerini sergilemiştir. 1959’da Ankara’ya yerleşerek Turizm ve Tanıtma Bakanlığında çalışmaya başlamıştır. Resim çalışmalarında lekeci bir anlayışı belirgindir. Doğa’ya farklı bir bakış yöneltmiş, at arabaları, çiçekler, kediler, karpuz dilimleri, kapı, pencere ve ev gibi sıradan motifleri erişilmesi güç bir ustalıkla resmetmiştir. Kırmızı Evli Peyzaj, Çayır, Atlar ve Arabalar, Kedinin Rüyası ve Karga eserlerinden bazılarıdır.
Nedim Günsür (1924-1994)
1942’de girdiği Güzel Sanatlar Akademisinde Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencisiyken Onlar Grubu’nun kurucuları arasında yer alan Günsür, Fransız hükümetinden aldığı bursla Paris’e gitmiştir. İlk dönemde empresyonist tarzda çalışmalar yapan sanatçı, Paris’teki yıllarında Picasso, Leger ve Matisse’in yanı sıra yeni tanıdığı Afrika sanatının da etkisiyle Abstre (soyut) çalışmalarla yarı soyut anlayışa yönelmiştir. 1950’lerde figüratif-dışa vurumcu bir anlayışla maden işçilerinin yaşamını konu alan eserler veren Günsür, 1960’lardan sonra yapıtlarında kent yaşamı ve sorunlarına yönelmiş dramatik yönü ağır basan resimler yapmıştır. Kent ve kıyı görünümlerini, lunapark ve bayram yerlerini betimlediği eserlerinde ise şiirsel bir anlatım ağırlık kazanmıştır. Köylü Aile, Panayır, Büyükdere’den, Denize İnen Sokak eserlerinden bazılarıdır.
Kaynak: Sanat Tarihi, MEB, 2018.